5 Kasım 2017 Pazar

Önce Kendini Tanı

Uzun uzun uzun yıllardır okuyorum, Allah kısmet ederse daha çok uzun yıllar da okuyacağım. İnsan hep ilgi alanım oldu, gerek mükemmel tarafları gerek türlü acizlikleriyle. Kendini anlama macerası ile başladı her şey. İlk gençliğin hassasiyetine karşı bir korunma isteğiydi önceliğim. Onca zayıflık ve acıya karşı geliştirebildiğim en güçlü silahlarımdı edindiğim bilgiler. Kendimi keşifle başlayan yolculuk diğerlerini anlamaya çalışmakla devam etti sonradan. Yaptığım iş türlü insanla kesiştirdi yolumu. Her birinde bu sefer şaşırmayacağım yanılgısı içine girdim. Ama çoğu zaman yanıldım. Yanıldım, yanıldık, kabul edelim. Bunca yıllık eğitim ve bunca yıllık tecrübeden sonra diyorum ve diyeceğim; hiçbiriniz bir diğerini tam anlamıyla tanıyamazsınız. Gizli saklı gözlemleriniz buna yetmez. Kendi yaşanmışlıklarınızla, kısıtlı algılarınızla bunu yapamazsınız. Öylesine bir zaman diliminde, o kişinin şartlarından habersiz, tek bir davranışı ile onu etiketleyemezsiniz. He bu arada onu bunu şu bu olmakla etiketlemeye çalışırken kendinizi ihmal ediyorsunuz. Böylelikle ne istediğini bilmeyen, mutsuzluğunun bedelini başkalarından çıkaran insanlar oluyorsunuz. Siz iyisi mi başkalarını anlamadan önce kendinizi anlayın, çünkü bunu yapabildiğinizde diğerlerini de anlayacaksınız. Sevgiler
Devamını oku...

20 Ekim 2017 Cuma

Nedensizlikler






Olmalıydı, mutlaka her şeyin bir nedeni olmalıydı. Buna inancımız yüzünden hiçbir şeyin mantığımızın sınırları dışına çıkmasına izin vermezdik. Ve en hüzünlü anlarımızın altında nedenini anlayamadığımız olaylar saklıydı. Uzun yılların ardından başkalarının hayatlarına yaptığımız gözlemlerde de nedensizliği gördüğümüzde düğüm çözülmeye başlardı. O zaman nedenini asla anlayamayacağımız yaşanmışlıkları kabul etme olgunluğunu deneyimler, anlamsızlığı göz yaşımızla kutsardık. Sorun çözemediğimiz nedenler değildi, sorun kabullenemeyişte saklı olan yanlış tepkilerimizdeydi. Red etmek yerine uyum sağlamak ve zamanı geldiğinde var olan her neyse vedalaşmak. Kişi hatıralarından da özür dilemeyi bilmeliydi, özür dileyen hatıraları affetmeyi de, nedenleri olsun olmasın.
Devamını oku...

9 Eylül 2017 Cumartesi

DENİZ

Deniz nedir bilir misin Neden bu kadar çok sevilir Neden bunca özlenir Sesi, kokusu, onu seyretmesi Hatta onun olmadığı yerde yaşayamam dedirtmesi Deniz özgürlük hissinin yaşam bulmuş halidir Bir bedene sıkışmış bir ruh parçasının bütüne olan özlemidir Bir dalgasının bir köpüğünde gördüğün anlatılamazki yaşanır hikayesidir deniz, yaşayamamışlıklarının eksik parçalarının resmidir aslında. Bu yüzdendir yanında olsan bile özlemelerin. Olmak istediğin ama olamadığındır deniz. Saatlerce seyretsen de derin nefeslerle, kokusunu çeksen de, kulaçlarınla onu sarıp sarmalasan da, yanında olmana rağmen o olamamak, huzurlu bir hüzündür ruhunda deniz.
Devamını oku...

10 Temmuz 2017 Pazartesi

Abra Kadabra

Suratını hemen asma ama. O kadar da zor değil aslında. Belki biraz esrarengiz, belki biraz zıtlıklar içinde. Tüm karışıklığın içine saklanan garip bir sadelikte. Tüm ağırlığı yaratan düşüncelerin. Ama sen düşüncelerin değilsin. Düşüncelerinin üzerine çıkıp az uzaklaştın mı, kendinle başa başa kalmayı başarabiliyorsun. Nefesinle, bedeninle, gördüğün duyduğun tüm güzelliklerin hissettirdikleriyle. Beklentilerin yabancılaşıyor, üzüntülerin bir değeri kalmıyor. Sonra dinçleşiyor insan, sıra krizi fırsata çevirmeye geliyor. Düşüncelerin karamsar duygulardan sıyrılınca zihnin parlıyor yeniden. Güçleniyorsun, heybetleniyorsun, daha kara oluyor gözlerin. Ne şansı suçluyorsun ne de kaderi. Ben seçtim, ben yanıldım, hatalıydım diyorsun. İşte o mucize kelime bir abra kadabra etkisi oluyor yaşamına. Sonra topluyorsun üstünü başını, tazeliyorsun makyajını, yeniden hazırlıyorsun bavullarını. Yeni yollara, yeni mekanlara, yeni insanlara şimdi diyorsun, topluyorsun eteklerini yeniden koşuyorsun. Çünkü biliyorsun o bir yumruk büyüklüğündeki kalbinin dünyalara sığmayan bir amacı ve ruhunun o koca amaca sevdalanan inancı var. 
Devamını oku...

9 Temmuz 2017 Pazar

Söz Veriyorum Anne

Bugün sana geceliğini giydirirken vicdanımı yıkadım anne. Gözlerindeki kayıp ışıltıyı yakaladığım an anladım sorumluluklara arkamı dönmemem gerektiğini. Geriye kalan ne varsa ömrümüzden, o hiç büyümeyen kızın yanında olacak. Bir yıl oldu beynin sana ihanet edeli, bir pıhtıyı bahane edip seni senden edeli. Aslında bir yıl oldu seni kaybedeli. İnsan kendine hiç benzemeyenleri gördükçe fark ediyor farklılıklarını. O zaman anlıyor aslında sahip olduklarını. Ve gerçeği sorarsan anne, okuduğum kitaplar, gittiğim okullar değilmiş bana en önemli değerlerimi kazandıran. Daha küçücükken insan olmak için yapmam gerekenleri içselleştirmemi sağlayan öğütlerinmiş. Ve o öğütleri benim kılan sende gördüklerimmiş. Mesela, daha dün gibi aklımda; aman kızım ne yaparsan yap önce senden duyayım, başkasından değil. Yani herkes hata yapabilir, bunu anladığında bana söyle ki birlikte bir çözüm yolu bulabilelim. Bu cümlen bana yalan söylememeyi, hata yapabileceğimi, korkmadan sana gelirsem arkamda olduğunu öğretti. Kendimi olduğum gibi kabul etmeyi, hatalarımdan erken dönmeyi. Senin davranışlarından öğrendiğim bir diğer şeyse insan sevmekti. Yeni de tanısam güvenle yaklaşmak. Herkesle sohbet etmek, dinlemek. Bu pek çok kez beni hayal kırıklığına uğratsa da yapmaktan hiç vazgeçmedim anne. Sende gördüğüm en güzel şey hayatın sırtına yüklediği onca yüke rağmen çabalamaya devam etmendi. Gün doğmadan neler doğar kızım, üzülme cümlenle nice karanlık tünellerin sonuna geldim. Seninle hayata tutunmanın en güzel yolunun, duvarları aşan kahkahaların olduğunu öğrendim. Kimseye muhtaç olmamak için çok çalışmam gerektiğini, Allah'tan başka hiçkimseden korkmamam gerektiğini, verdiğim sözü ne pahasına olursa olsun tutmam gerektiğini öğrendim. Tanrı herkese her şeyi kısmet etmez, tüm bunları öğretebileceğim bir çocuğum olmadı anne. Ama bildiğim tüm insanca değerleri öğretebileceğim yüzlerce öğrencim oldu. Ve hayatı biraz olsun kolaylaştırarak, insan olma yolunda taşıyacakları ağır valizlere destek olmamı sağlayacak bir mesleğim. Ben hayata geliş amacımı biliyorum anne ve bana öğrettiklerini ihtiyacı olanlara da vereceğime dair sana söz veriyorum...
Devamını oku...

7 Temmuz 2017 Cuma

Dostlar Okusun Diğerlerine Tavsiye Etmem

Yo yo yo, biraz fazla gezmek, gereksiz kıyafetler almak, birkaç tane ayakkabı için ruhumu kirletemem canım. Kötülükten zevk almak hiç bana göre değil. Bu tarz hastalıklarım olmadı çok şükür. 
Bak dost, benim değerlerim var, birçoğu için değerin anlamı bile yok biliyorum. Ben o birçoğundan biri olmadığımı da biliyor, kendimle gurur duyuyorum. O değerlerin başında adalet geliyor. Şimdi bana diyeceksin adil olmayan hayatın kendisi, ne adaleti aradığın? Gerçek bu değil, adalet var, hep oldu, sadece gerçekleşmesi için gereken zaman aralığı çoktu. Yeter ki sen tepkini koy, yeter ki sen dur artık de. Gözlerini yumup sırtını döneceğine adaletsizliği ele ver kendi yöntemlerinle. 
Şu dünyadan geçip gittiğinin farkına varmayan zavallılar gibi aciz olma, insan ol yeter ki. 
Üç beş kuruş işin çevresinde ne kadar insan varsa kaybeden, insanları menfaatleri için kullanıp istediği yerlere gelip bunu başarı zanneden, ego tatmin edip kendisine yapılan her türlü hakareti kabullenen, hiçbir değeri olmadığı için çevresindeki herkesi değersiz görenlerden uzak dur.
En önemlisi senden böyle olmanı bekleyenleri yasak et kendine. 

Yo yo yo dost çirkin oyunlar keyif vermez bana. Ben değer vermekten, sevmekten, adaletten, öğrenmekten, öğretmekten, paylaşmaktan, güvenmekten, gülümsemekten besleniyorum. Hep böyleydi, böyle olacak. Ve hiçbir ........ beni bozamayacak.
Devamını oku...

5 Temmuz 2017 Çarşamba

GÜVEN




Çok sevilerek büyümenin insanlar üzerinde bazı zararlara yol açtığını biliyor muydunuz? Nasıl yani demeyin, şaşırtıcı gelmesin size. Evet, çok sevilmek, ister istemez çok sevmeyi bilmeye, çok sevmekse insanlara güvenmeye neden olur çünkü. Hem de ayırım yapmadan, arkanızı rahatlıkla dönersiniz. O aslında birkaç aydır tanıdığınız insanlara, hatta hiç yüzünü görmediğiniz insanlara bile güven duyarsınız. Çünkü çocukluğunda çok sevilen insanlar için güvenmek ön koşuldur, böylesi ikiyüzlü yaradılışların varlığı içinde, karşımdaki kim demeden, güvenirsiniz.
Buraya kadar mesele yok, bu bir tercih, güvenmeyi tercih ettiğiniz bu insanlar o süslü bıçaklarını batırdı mı teninize, senelerle birlikte, alışmışlık daha az acıtır canınızı. Üstelik onlara değildir kızgınlığınız, bilirsiniz. Kızgınlığınız kendinizedir. Sahte bir mutluluk için tercih ettiğiniz şeydir güvenmek. Ve tüm sahte duygular gibi, kayboluşu acıdır.

Dedim ya tercihler, güvenmek benim tercihim, sevmek benim tercihim, neyse bedeli ödeyeceğiz elbet. Ama şuna da eminim, yüce adaletin kılıcı keskindir. Kalpleriniz temiz ve yumuşak olduğu sürece, o kılıç sizi bıçaklayanların üzerinedir. Şimdi yapabilenler için söylüyorum, sevmeye devam, güvenmeye devam, diğerleri içinse seyretmeye devam…
Devamını oku...

24 Haziran 2017 Cumartesi

Hayatının Amacı



Hayat zor mu yoksa senin katkıların da çok mu bu konuda? Mesela hiçbir yere ait olmadığını anladığında pek çok yerde mutlu olduğunu fark edersin. Bu insana sonsuz bir huzur ve güven verir. Pek çoğuyla sağlıksız bağlılık kurmanı engeller. Uzaksan daha değerlisindir. Ve bir şeyi yaşamak için onun sahibi olmanın gereksizliğini anlarsın. Sahip olmazsan sahip olunmazsın. Katlanmak zorunda olduğun pek çok şeyde ortadan kaybolur. İstediğim seni etkilemek değil, başka bakış açılarını fark ettirmek. Düşüncelerini ve duygularını şekillendirmek senin elinde. Onlarla beraber şekilleneceksin sende. İstersen hiçbir şey değiştirme yaşamında, tek ricam şikayet etmeyi bırak ve mutsuzluğun için kimseyi suçlama. 
Ne o, kızıyor musun bana? Kendini kader mahkumu ilan etmek ne kadar kolaydı değil mi aslında. Ne kadar kolaydı aslında hissetmediğin hislerle kendini oyalamak ve kendini oyalamak için seçtiğin insanların yaşamlarında kabus olmak. Hissetmediklerini hissediyoru oynamak, oynarken gerçeğe dönüşen olayların içinde kader mahkumu olmak. Ama herkes böyle yaşıyor zaten değil mi? İstisnalar kaideyi bozmaz ama pek çok yaşam için söylüyorum ki mutsuzluk bir seçimdir. Seni mutsuz kılan senin seçimlerindir. Olaylar, mekanlar ve insanlar, sen izin verdiğin için seni mutsuz ederler. En çokta sahip olduklarındır mutsuzluğunun nedeni. Sahip olman gereken tek bir şey var aslında, bu dünyaya geliş amacını keşfetmek. Bunu anlamak için  sana verilen yetenekleri iyi bilmen gerek. Yaparken sana ağır gelmeyecek, saatin nasıl geçtiğini fark ettirmeyecek, bitirdiğinde huzur duyacağın, her sabah kalkmak için nedenin olacak, düştüğünde kalkmanı sağlayacak, yapayalnızken bile kendine yetmeni sağlayacak o şey, senin hayat amacındır. İşte onu keşfettikten sonrası akar gider. Ve mutsuzluk sadece küçük anlardır, hepsi bu. Tek başına tam yapar seni hayat amacın, tek başına tam oldun mu yanındakilerin ne kadar süre hayatına eşlik edeceğinin önemi kalmaz.  Anları yaşar, geçmişe takılmaz, gelecekle ilgili sana bile ait olmayan beklentilere girmezsin. Şimdi birkaç defa oku bu yazıyı, kendin için ne yapacağına karar ver.
Devamını oku...

23 Haziran 2017 Cuma

Yollar Bağımsızlığın Anahtarıdır



Seyahate çıkmadan öncesi hep heyecan olmuştur benim için. Yollar, hiç rastlanmamış insanlar, bağımsızlığın anahtarıdır. Bir yerde kavuşurken başka yerde özlemler başlar. Üstelik canlı cansız her şeyi özlerim ben. Geceleyin güneşi, sabahleyin yıldızları. Akdeniz’de Ege'yi, Ege'de Marmara'yı.
İşte bugün de böyle bir heyecan içinde saklanıyorum. Yola çıktım mı ben bambaşka bir ben oluyorum. Sakinleşiyor içimdeki dolu dizgin duygular. Meraklı bir çocuk gibi gözlemliyorum etrafımdaki her şeyi. Aynı bir film seyreder gibi, yargılamadan ve kararlar vermeden sadece izliyorum. Gelip geçiyorlar, ne veriyorlar ne alıyorlar.
Ta ki başka bir noktaya varıncaya dek, vardın mı bir yere, sevsen de sevmesen de sana verilen rolü oynuyorsun mecbur. İşte seyahatler bir nefes alımı ister istemez oyunlarda. Seyahatler yeni bir sen olma şansı sahne arkasında.

Ben gördüm ki hayat oyun içinde oyun. İşime geldi mi katılıyorum gelmedi mi yok oluyorum. Ve içimdeki çocuk diyor ki, oyun benim kural benim, uymuyorsa sektirip gidin…
Devamını oku...

18 Haziran 2017 Pazar

Hayatı Milim Milim Yaşamak



Hayatı milim milim yaşamak nasıldır biliyor musun? Hiç sanmam. Baksana nefes alışın bile hoyratça. En son ne zaman tadını hissettin en sevdiğin yemeği damağında? En son ne zaman sadece yürüdün? Ne zaman bir çift göze izin verdin seninle konuşsun diye? Ne zaman dans ettin, çığlık çığlığa. Göğün parçalanışı yağmur kokusuna karışıp huzura dönüştü mü? İmkânsız bir aşkın ruhuna ve bedenine sahip olmasından korkmadan hissettin mi? Ben böyle istiyorum olacak diyebildin mi?
Sanmıyorum arkadaşım. Sanmıyorum çünkü izliyorum, duyuyorum, hissedip korkuyorum. Hislerinin her geçen gün kabuk bağlamasından korkuyorum. Acıdan kaçarak, sürekli korkarak yaşayamazsın. Aslında hiçbir duygudan kaçamazsın.
Geleceği düşünmen güzel elbet, hedef olmadan varılamaz bir yere. Ama orada yaşayamazsın. Hele geçmiş, koca bir kelepçe ellerinde. Aldın mı dersini döneceksin sırtını. Bak gördün mü elimize kaldı bir şimdiki an. Onu da egonla, gururunla gölgeleme.
Hadi unuttuğun bütün tatları hatırlayalım, hadi şimdi yeniden yaşamaya başlayalım. Bilemeyiz ki, hayatın ağırlığından hissetmeyi bıraktığın bu anlar daha ne kadar seninle. 
Devamını oku...

14 Haziran 2017 Çarşamba

Mucize Anı Bekleyin




İnsanlar tanıdım kendi kendine katlanamayan. Kendi kendine kalmamak için bahaneler arayan. Sahte dostluklar, sahte aşklar yaratıp, kendince oyunlar oynayan. İnsanlar tanıdım kendi yarattıkları cehennemde yaşayan. Ellerinden tutmak istedim. Yanımda taşımak için değil, çekip kendi çöplüklerinden çıkarmak için. Oysa ne söylesem duymak istemediler. Elleriyle kulaklarını tıkayıp, kendi hüzünlerini gizlemek için makyaj yaptılar ilişkilerine.

Oysa söylemek istediğim şeyler var. Sarılmayın sahte ilişkilere. Kendinize sarılın, kendinizi yaşayın, o sahte ilişkilerden alacaklarınızla nereye kadar gideceksiniz. Bir cehennemden başka bir cehenneme. Sadece mutsuz olmayacak mutsuz edeceksiniz. Bırakın hayat sürprizlerle gelsin, sevgi dilenecek bir şey değil. Sevilmek için bir şeyler yapmanıza da gerek yok, sebepsizce sevip sebepsizce sevileceksiniz. Sadece o mucize anın gelmesini bekleyin. Üstelik beklentisizce bekleyin. 
Devamını oku...

5 Şubat 2017 Pazar

ÖĞRENİYORUM




Kim bilir kaçınız alıp başını uzun yollara çıkmak ister? Minicik bir bavul alıp eline, kimseleri tanımadığı, tek arkadaşı nefesi olacak sessiz bir arayışa gitmek. İşte bende kırklı yaşlara kadar ne zaman bunalsam alıp bavulumu uzaklara gittim. Yeni manzaralar aradım, yeni insanlar tanıdım. Kimi insanda kendimi buldum, kimi insanda kendimi kaybettim. Döndüm dolaştım kendime vardım. İnsan ne kadar dolaşırsa kendine o kadar yaklaşıyor sanki.

Şimdilerde aklımda bir fikir, kendime yolculuk yapıyorum. Kendime yolculuk yaparken, yolculuklarını hep güzele yapmış insanları okuyup kendime rehber ediniyorum. Öyle tecrübesiz, öyle başlangıçtaymışım ki senelerimden utanıyorum. Sonra bu zamanda utanmayı bildiğim için seviniyorum. Ruhum ve nefsim arasında savaş başlatıyorum. Öyle bir savaş ki gerçek mutluluğu yakalamak umudum. Sahip olduğum hiçbir eşya, hiçbir kimse olmamalı benim mutluluğum. Ne zaman nefsime uysam ruhum acı çekmiş, gözüm şimdi açıldı, anca görüyorum.


İnsan affettikçe hafiflermiş ya, önce kendimi affediyorum. Hatalarım dizlerimde bir çocuk yarası, kapatıyorum. Ne ben dünkü benim, ne sevdiklerim ne de sevmediklerim. Öyleyse neden hepimize yeni bir şans vermeyelim. Bu yazıyı kim okur kim okumaz bilemem. Kırdığım tüm gönüllerden özür dilerim. Bırakın yollarımız ayrıldıysa öyle kalsın, biz her yere birbirimizi yüreğimizde götürelim. 
Devamını oku...